7/18/09

Ruzgar

Kosmaya baslarsin. Kucucuksundur. Kosarsin ama yinede… Kovalayan yoktur onceleri, yetisecegin yerler de yoktur oysa. Ruzgar ister yuzun, bedenin, saclarin. Acarsin kollarini ruzgara karsi, kosarsin alanlarda, bahcelerde, yollarda, kirlarda, cimenliklerde, cimen olmayan yerlerde, insanlarin arasinda… Kosarsin sadece… Oyle bir duygudur ki o, sanki icinde acan ciceklerin kokusunu dagitirsin etrafa da kelebekler kadar hur ve zinde kalsin herkes. Sen oylesindir cunku, temiz, papatya sadeliginde, her seyden ve hicbir seyden habersiz…

Kosmaya baslarsin. Kucucuk degilsindir ama buyumemissindir de. Kovalayan yoktur seni yine ama yetismen gereken yerler vardir artik. Okul gibi, is gibi, bir futbol maci gibi, hayat gibi… Ruzgarin hissi artik sadece terini sogutmasini istedigin bir kuvvet gibi vurur yuzune. Hala daha seversin o ruzgari. Acamasan da kollarini iki yana, o topun pesinden kostugun an haz verir sana. Okula yetismek, okul otobusune binme ani, okula gec kalmaktan daha iyi gelir, kosarsin arkasindan cantani toplaya toplaya. Dusmeye de baslamissindir artik. Aslinda hep dusmussundur ama o kadar olayin arasinda dusmeyi daha yeni kesfetmissindir. Ya da caninin acidigini dustugunde.

Vucudunda dolanan sonsuz ciceklerin dagittigi kokular yoktur bedenini dolduran icten ice. Sadece ve sadece etrafindaki cocuklar futursuzca kosusturdugunda duyarsin o kokuyu. Sindirmek istesende icine, sonradan ekleme gelir vucuduna. Sanki hic o kokulari salgilamamis gibi, sanki evrim gecirmis gibi icten ice reddeder o kokulari. Istemez, uretemez… Hem vakit mi vardir ki zaten? Kosmaya, ellerini acmaya, ruzgari hissedip temiz havayla solunan cigerlerindeki kokuyu duymaya?

Vakit yetmez artik hicbirseye. Sen varsindir bir tek o oynayan hayat ekraninda ve herseyin basinda “ben” vardir. Yetisememek o kadar koyar ki daha da cok kosarsin. Daha hizli olmak, zamanla yarismak istersin. Sen zamana karsi koydukca o da sana karsi koyar. Farketsende dunyanin kanununa ayak uydurmalisindir. Isyanlarin faydasiz oldugunu o zaman anlarsin. Kosarsin ama yine de. Yetismek icin degersiz degerlerine. Oturup seni izleyene de gulup gecersin o hizla. Anlayamadiklarini dusunursun seni. Sanki o anda yasli bir insan olsan, ayni hizin olacagini dusunursun hayatta… Hic tanimadigin icin yasliligi atip tutarsin kosma aninda…

Kosmaya baslarsin. Kucuk degilsindir, buyumussundur kendince. Kovalayan da vardir seni, kovaladiginda. Kosmak bir yasam bicimi olmustur hayatinda ve durup dinlenmeler coktan gecmistir. Mola yerleri bitmis, hayatin kendini sen kosuyorsundur aslinda. Bacaklarin titrer, aldiris etmek istemezsin… Kostugun yerlerin bir kopegin kuyrugunu kovalamasi gibi oldugunu anladiginda o kadar alismissindir ki kosmaya, mantik disi oldugunu bile bile yapacak birsey bulamazsin. Artik kostugun yerler degil, kactiklarin onemlidir hayatinda. Bir omur boyu kosarken kacirdiklarini daha da hizli kosarak yakalamaya calisirsin. Sen kostukca onlar arkana gecip kovalarlar seni… Cok hizlisindir onlar icin, coktan gectigini bile anlamadan onlara kosarsin.

Ruzgardan eser yoktur artik, kirpiklerindeki terlerden de. Sadece ve sadece gozlerindeki yorgunluk kalmistir o kadar anidan. Onlarda onlari yasadigin icin degil, ulasmaya calismandandir mutluluga. Oysa ki o’na bile bir sozun vardir soyleyecek: “En azindan denedim, oturmadim”

Acaba bilse insan oglu oturupta kenarda mutlulugu bulacak, aradiklarina ulasacak; kosar mi hic? Acaba o saclarimiza ak teller dusuren ruzgar butun bunlara deger mi?